TELAŞ

   Gitmek, gidebilmek olgusuna uzun yıllardır bağlı olduğumdan mıdır bilmem bu şehirde yaşayan milyonlarca insanın aksine şikayet etmem trafikten. İnsanların sürekli bir yere yetişme telaşı içinde gözlerinde alev alev yanan canavarla çok sık karşılaşırım ve aslında alıştım da.

(Telaş demişken kimdi o *yaşamak değil /beni bu telaş öldürecek diyen şair)

    Hep bir telaş ve o telaşın sesli çığlıkları vardır bu şehirde. O demir oyuncakları içinde çılgınca kornaya basan adamlar ve kadınlar attıkları çığlıklar kaçırdıkları hayatadır diye düşünürüm.  Bir yere yetişmeyi sorumluluk sahibi olmakla sıfatlandırsalar dahi ben kör olmaya benzetirim. O yer her neresiyse tek amaç halini alır ne olursa olsun yetişilmelidir. Tüm bu koşuşturmaca da hayat akmaya devam eder kediler kavga eder bir sokakta ya da iki çocuk zile basıp kaçarlar kocaman binalardan oluşan bu labirentin içinde. Belki de yanından geçen arabada doğum yapmak üzere bir kadın ve heyecandan yüzü kirece dönmüş baba adayı vardır ya da belki de o adam sadece yoldan geçen biridir ve hayata sadece bir can değil beraberinde kocaman bir hüzün de geliyordur. Yalnızlığın terk edilmişliğin ve yarım kalmışlığın hüznü. Ama yetişme telaşında kör olmuş göz göremez bunları.
  Neyse lafı uzattım yine. Bak asansörün  kırmızı ışığı yanmış ve ben çalışmam gereken kutunun bulunduğu rafa gelmişim. Bu adamların neyi neden yaptıklarını anlayabildiğimi düşündüğüm zamanların hemen ardından kendimi çok aptal hissediyorum . Bak yine kafamda aptallığım yankılanıyor. Neyse ne insan değişik karmaşık aynı ve farklı, insan işte. O değil de Levent Bey’in bahsettiği o önemli görüşme neydi ? Bak şimdi adam onu önemsemediğimi sanacak .Ya  neydi konu .
  
     Bu odanın kapısı neden bu kadar zor açılıyor ki. Acaba anneme gitsem mi bu akşam ama konu hep aynı gelin,düğün ve torun. Oysa ben ruh eşimi …
   -Buyurun
Kimse benim odamın kapısını çalmaz ki burada !
  -Şey affedersiniz yanlı
İnanmıyorum nasıl olabilir, bu o . hani beraber nefes aldığım,hani bir konserde yan yana iken birden elime dokunan, hani teni aşk kokan kadın. Yıllardır tanıdığım, ruhunun her kıvrımına aşık olduğum ama ama bedenini bulamadığım kadın. Doğrusu eşimin bu kadar güzel bir bedene sahip olabileceğini düşünmemiştim. Beline kadar saçları düzensiz ve kıvırcık, ıslanınca kalçasına kadar uzuyordur eminim .Gözleri ; gözlerini göremiyorum  keşke kardeşimi dinleyip lens alsaydım biraz daha yaklaşsa …
-Buyurun hanımefendi nasıl yardımcı olabilirim
Hadi sevgilim gir içeri gözlerinin rengini göreyim diyemezdim sonuçta.
-şey sanırım
-buyrun oturun ayakta kaldınız
-yok şey sanırım
- lütfen buyurun bir şey içer misiniz
Korktu galiba korkma sevgilim odasına  giren kadınlara ilgi duyan biri değilim sadece aşık olduğum kadının odama girmiş olmasına bu ilgim .

-Çiçekleri , çiçekleri sever misiniz?Bu sabah bir menekşe, sümbül ya da belki de ortanca vardı masamda ama birilerine nereden geldiğini nasıl bakabileceğimi sorma fırsatım olmadan siz geldiniz ben de size sorayım dedim. Yani biraz saçma gelebilir size tabi de işte daha önce bir çiçekler ilgilenmedim ama annem çok severdi onlarla konuşurdu  ben de küçüklüğümden beri eğer onlara yanlış bir şey yaparsam canları acır diye korkarım, o yüzden telaşım.

- yok estağfurullah saçma değil de biraz; aslında beeen

Evet biliyorum o masadaki çiçeğe kayıtsız kalmayacağını eğil o zaman burnunu görebilirim  küçücük değildir ama kusuru da yoktur bence  . sağ taraftaki saçlarını sağ elinin yardımıyla tut ve hareketlenen saçlarından yayılan koku sarsın odamı ve ruhumu.

   -beyefendi pardon yanlış geldim kusura bakmayın

Ama daha adını söylemedin aslında benim bazı tahminlerim var.senin adın şey olabilir şey . hani şu havada asılı dururken hiç mana veremediğimiz ama bir ruha eklendiğinde sevilen , nefret edilen ve aşık olunan bir isim olmalı. Mercan olabilir mi belki de Yosun yok yok belki de bir aile büyüğünün ismi verildi sana onun kadar uzun ve onurlu yaşa diye Sırma’dır adın bu yüzden. Sevgilim neden adını söylemedin. Üstelik bir daha ne zaman?  zaman beni içine çeken bataklık şimdi miydi tüm bu olanlar yoksa dün ya da ‘’ecek’’  desem sonuna tekrar yaşanabilir mi birkaç ZAMAN sonra. Bugün müydün sen yoksa bin yıl önce mi zaman umudum hasretim yarınım aşkım ve acım. O gitti peki şimdi ne zaman ?

  -şey iyi çalışmalar bir şey soracaktım da ben Hakan Bey ‘e bakmıştım kendisini nerede bulabilirim acaba?

 - Hakan bey .. a bakın merdivenlerde buraya geliyor zaten hanımefendi

 -sevgilim hoş geldin

- yeni işini kutlarız hep çalıştığın yeri  görürüm hem de sana bir öğlen yemeği ısmarlarım diye geldim.

- süpersin. Odamdan ceketimi alalım sonra çıkarız
-rahat buldun mu burayı peki
-binayı bulmak seni bulmaktan daha kolaydı
 - nasıl
- yanlış odaya girdim, tuhaf bir adam vardı bak şu oda
- kimdi ki acaba Levent bey mi Saffet bey mi ikisi de aynı odada çalışıyor
-bilmem ki bir kişi vardı
-gözlüklü müydü peki
-hiç dikkat etmedim doğrusu neyse ne canım odan burası mı ?
-evet
- hayırlı olsun söyleyiniz bakalım Hakan Bey ne yemek istersiniz ?
-aslında şu köşede

     Saffet hayırdır yüzün bembeyaz hasta mısın? Bilmem ki hasta mıyım? Anlaşıldı sen biraz yorgunsun istersen erken çık ben seni idare ederim? Levent sence insan aşk mıdır aşık mı ?

      - Efendim?    
      -Ben çıkıyorum…

     






      *Özdemir Asaf \Telaş                                  

Yorumlar

Popüler Yayınlar