İç Ses - 41
Bir yaz daha bitiyor.
İnsan cinsi tüm iktidar yanılgısına rağmen ne kadar biçare, ne kadar yalnız aslında. Uzayan güne, ısınan suya, tuza, dallarda çoşan meyvenin kokusuna yerleştirdiği mucizeleri toplamak istiyor.
Gökyüzünün bulutsuzluğu umudun ve umutsuzluğun görüş mesafesini de genişletiyor. Kara kışa kendilğiinden bir yazı bekleme umudu iliştirip bekleşen insancıklar yazın daha korunaksız bu yüzden belki de.
Dünyanın kuzey yarısına topyekün gelen yaz bazı köşelerine hiç gelmedi bu sene. Savaşlar, zalimler, ateşler, bombalar, karası ve delisi hiç durmadı. Bireysel sevinçler yaratma çabasıyla kendimizi oyaladık. Zamanın akışkanlığı duran, durağan ve duraklayan köşelerde bozuldu. Hep her şeyin daha kötüsünün üstümüze yağdığı küresel köyde şükürler toplama telaşı ile peki bana ne olacak bencilliği arasında savrulduk.
İnsan tanıdığı, yerini bildiği marazını tamir ettikçe tanır gibi olduğu ama yabancısı gibi de hissettiği yeni ya da belki yenilenmiş huzursuzluğunun tasviri de belirsizleşiyor. Belki de bu sebeple belirsizlik içinde her şeyi tanımlamaya ve her şeyle tanışmaya mecbur kaldığımız biz yazdı.
Kendi mahallemde sezgilerimizle, ortak kalp atışlarımızı tespit edip, üzerine açık açık konuş(a)madan birbirimize el vermeye çalıştığımız bir yazdı.
Kimse kimseye el veremedi belki ama hep beraber durmanın da zamanın akışı içinde bir biçimde hareket olduğuna inandırmaya çalıştık birbirimizi.
Çok uzun ve çok kısa bir yazdı.
Ama zaman hep ileriye akıyor.
Ve işte sarkıda da dediği gibi bir yaz daha bitiyor.
Umutlar, umutsuzluklar gizlice…
Yorumlar
Yorum Gönder