İNSANIM,İNSANSIN,İNSAN...

       Ne kadar ?

     Nereye kadar ?


    Mutsuz olmadığım sevdiklerimle yaşadığım günlerimdeyim bu aralar . 

    Yani uzakta bir yerde mesela Artvin'in şu an adını dahi bilmediğim bir köyünde kardan korunma telaşında televizyonsuz ,telefonsuz tamamen  mutlu olabilirim. Televizyonsuz telefonsuz dememin sebebi ''Allah'ım çok yoğunum kafamı dinlemeliyim ''tavrı değil . (Ayrıca basit bir insanım yani yoğun falan da değilim.) Ama televizyon dünya demek diğerlerini -kendi dışındakilerini- görebilmek demek, yalnız olamamak demek, başkaları için de üzülmek, sevinmek, korkmak demek bir anlamda.

     Bu ülkede çok sık duyuyoruz acılar içinde olduğumuzu  muhtemelen benim çocuklarım da duyacak  -hatta belki torunlarım dahi - . 12 de eylül de ayrı ayrı , başka başka iken bir araya geldiğinde bambaşka bir hale dönüşür. Bu tarihi dönem değişerek,yorularak ve yoğrularak uzak ve insandan bağımsız bir hale dönüştü.(Kalıplar içinde anlatılan yaşanmamış ve fotoğraf gibi sabit )

     Ve bugün de her şey o kadar kalıplar içinde ki çığlıklar atasım geliyor siyaset denen çamurun içinde debelenen adamlar ve mahalle kavgası edasında onların destekçileri. Kırmızı giyersen çingenesin çingeneysen* sadece dansöz olabilirsin gibi yorum ne kadar saçma ise o koca koca adamların bir araya gelip şuysa bu buysa o demeleri de o kadar saçma. Kürtler,aleviler,sağcılar,solcular,Hrantçılar,ırkçılar,dinsizler... uzayıp giden kategoriler. Sanki şu hayatta herkes birine ait olmak zorundaymış gibi  . Üstelik aydını da aptalı da imamı da hocası da aynı şeyi yapıyor. Ne oluyoruz ya neler oluyor bu ülkede ? Evet artık tüm laikler sadece siyah ayakkabı giyecek gibi bir cümle ne kadar aptalcaysa bu durum da o kadar aptalca. Evet Müslümanım - ki bu kimseyi ilgilendirmez - ama bu beni doğru ya da iyi insan yapmaz ki . Evet halkların kardeşliğine yürekten inanıyorum sevdiğim aidiyet hissettiğim bir etnik kökene de sahibim(mesele damarlarında dolaşan apasil bir Türk kanı meselesi ise damarlarımda dolaşan başka bir dna ama rengi kırmızı ) ve Kürtlerin özgürlüklerinin kısıtlandığını büyük haksızlıklara uğradıklarını da kabul ediyorum ama bu durum onları dokunulmaz yapmaz. Ben Kürt bir arkadaşımın yalanı karşısında ona kızdığımda - bunu kürtlere mal etmekten bahsetmiyorum-nasıl olur da Kürt düşmanı faşist falan olabiliyorum. Ben ya da sen özneler kişiler fark etmiyor bu durumda. Herkes bir kategoride olmak zorundaymış gibi Müslümansan örtün diyor  biri ve o aydın olan diğeri ''olur mu efendim insanları tek tipleştirip inançlarını yargılayamazsınız özgürlük efendim özgürlük '' diye bağırmaya başlıyor.Ya ben aslında andımızı okurken hiç bunları düşünmemiştim ama dediğinizde sonunu beklemeye gerek duymadan'' olur mu hiç öyle şey bir Kürt tüm yaşananlar karşısında varlığını neden Türk varlığına bağışlayacağına dair ant içsin'' diye bağırmaya başlıyor bir başkası.

      Sadece siyasi yada güncel konulardaki kategorilerle de bitmiyor iş birde sosyal yönü var bu durumun.
     
      - Beş tane bakan söyle bakalım 

     -AAA bilmiyor musun, tüh yazıklar olsun sana demek ki sen aydın bir genç değilsin.

     -Nee yoksa popüler müzik mi dinliyorsun aaa ne kadar da sığsın. 

     -Sekiz tane ünlü yönetmen say sayamaz mısın ,Allah'ım bu gençler sanatla da ilgili değil. 

     -Suç ve cezayı okudun mu?

    - Hayır

    - Kitap okumayan bir nesilden ne beklenir.

Uzayıp gider bu liste sonra da  beş tane psikolog bir tv programında oturur neden insanlar sanal(sosyal) medyada olduklarından farklı olma çabasında diye sorular sorar psikolojik çıkarımlar yapar.
    

    Ben işte bu yüzden kocaman bir çığlık atıyorum içime içime ve insandan bahsetmeyi yeğliyorum ömrümde. Değişen, dönüşen, yanılan, hata yapan, kanan, kandıran, küçük ve gerçek insandan ... 

    Becerebildiğim kadar ...


Yorumlar

Popüler Yayınlar