Ekran parlaklığımızı yeniden ayarlamak mümkün olacak mı?



2024-2025 televizyon sezonunun sonuna gelmek üzereyiz. Haftada ortalama neredeyse 25 dizinin yayınlandığı onlarca haftayı geriye bıraktık. Bu 25 diziyi çekim ve yayın süresi, ekipleri, senaryolarının sayfa sayıları şeklinde hesaplayacak olsak dünyadaki meslektaşlarımızın dudağı uçuklar (ki zaman zaman denk geldikçe o şaşırmaya şahit olmak beni hafiften güldürüyor hep) Bu aklın sınırlarını zorlayan engellerin ortasında yarıştan çıkabilen herkesi tebrik ediyorum. Hepimizin akıl sağlığına sağlık. 

Fakat düşünmeden edemiyorum. 

Bu sezon gerçekten başarılı mıydık? 


Yerli izleyicinin dikkatinin gittikçe ekrandan uzaklaştığı bu sezon Uzak Şehir'in kimsenin aklına gelmez başarısı gündemime aynı soruyu getirdi. ''Seyirci doğru hikâyeyi seçiyor'' Sahiden seçiyor mu? Uzak Şehir ‘de seyirci kendini, bildiğini yeniden izlemenin konforlu kollarına mı attı? Yoksa aslında kodlarına sızmış bir doğu masalında unuttuğu fantezilerini mi hatırladı? Güçle kurulan romantik ilişkiye teslim oldu ve gerçeğinden mi kaçtı? Ya da Kızılcık Şerbo'nun (Kızılcık Şerbeti)kurmacanın tüm gerekliliklerini yok saymak pahasına dönüşen hikayesinde yüz haftadan fazladır ne buluyor seyirci? Kurmaca ile bağlantısı koptukça izleyici ile gerçeğe yakın bir dil tutturup onları da oyuna dahil eden yapım belki de bir hikâye anlatısından çok bir etkileşim oyunu vaat ediyor izleyene. Ortalığı yakıp kavuran fenomen oyuncuların büyük beklentilerle başladıkları işlerde yakalayamadıkları bir ilişki mi bu?  


Dijital platformların çılgın veri karnelerinin yanında - ki o karnelerin yarattığı sonuçlar da başka bir mesele, şimdilik geçiyorum- geleneksel televizyon yayıncılığının sıkıştığı reyting ölçümü bize neyi ne kadar söylüyor? Finansal açıdan ihtiyacımız olan rakamsal değer ölçütümüz, bu ürünlerin yaratıcı endüstrinin bir parçası olduğunu unutmadan bize yani hikayeye (ki son ürünün ham maddesi sayabiliriz hikayeyi) dair nasıl ip uçları veriyor? Sektördeki herkesin bütün konsantrasyonu ile içeriğin izlenebilirliğini de ön görmeye çalıştığı malumken gittikçe rengini ve heyecanını kaybeden hikayeleri nasıl konumlayacağız? 


Yurtdışındaki izleyici - ve belki de aslında yayıncı- bildiğinin dışına çıkmak istemiyor, talebini net bir şekilde ifade ediyor. Aslında hikayenin kendisinin değil de vitrininin önemli bir tercih sebebi olduğu bir gerçek olarak tüm masaların ortasında duruyor. Fakat buna karşılık olarak yerli izleyici için her şey bu kadar net değil. Her girişim çok büyük bir belirsizlikle başlangıç noktasında konumlanıyor. Ciddi maliyetlerin karşısında büyük umutlarla başlanan projeler yıl sonu karnesinde sınıfı geçiyor belki ama taktir, teşekkür yok. Velilerin boynu bükük :) 


Yeni sezona doğru zamanı akıtırken bu sezon da yine ve yeniden çok fazla soruyla bitişe hazırlanıyor. ''Content is king'' diyerek yola koyulmak daha zor, içeriğin/hikayenin/yaratıcılığın iktidarı maalesef sallantıda.

Yorumlar

Popüler Yayınlar