İSTANBUL

 İstanbul ; adına ne romanların ne şiirlerin yazıldığı, resimlere; aşk şarkılarına tema olan kararsız şehir.
   Hayatına büyük umutları sevinçleri  hediye ettiği insanlarla, yüzüne bile bakmadığı hep kirli ve soğuk ifadesiyle beklediklerini aynı anda koynuna almış  dünya yavrusu. Tuhaf bir biçimde ya çok sevdiğimiz Ya da ondan çok uzaklara kaçmak isteyecek kadar kızdığımız  kültür başkentimiz.
   İnsanların avrupa ya yüzlerini döndüğü noktada birileri çaylarını yudumlarken başka birileri hakaretler ederek şehre gününü gününe katmış koşuşturuyor. Ve sanırım bu kararsız şehirin en büyük arkadaşı da yalancı gece oluyor
   . Saatler ilerlemeye başlayınca küçük yalancımız yavaş yavaş şehrin üzerine yerleşiyor. Ve bir anda masumlaşıyor istanbul. örtüyor kirli soğuk ürküten yüzünü.  uzayan kuyruklarda elinde çantasıyla eve dönmeyi bekleyen o kızı görmüyoruz fark etmiyoruz. karanlık sarıyor onun bedenini, görünmez yapıyor. Kendi sığınağımızdan şehre göz atmak istediğimizde yollarda bize göz kırpan ışıkları  fark ediyoruz ve güzele çabuk alışan insan gözlerimiz o ışıkların hastaneye hasya yetiştiremeyen ambulansa ait olabileceğini Ya da nerdeyseyüz elli  kişinin bir arada yol almaya çalıştığı -ama haraket edemeyen -otobüste bayılan insanların var olabileceğini fark etmiyor kalabalık otobüsü saran gece bizi de yalanına ortak ediyor. Ruhunu çoktan uzaklara salmış ruhsuz kalmış kadınlarda bedenlerini geceye saklıyorlar gecenin yalanına ait olabilmek için. Işıl ışıl sokaklarda topuk şıkırtıları duyuluyor yalnız ,dayak yiyen annesinin çığlıklarını duymamak için çığlık çığlığa şarkı söylüyor bir çocuk ama biz duyamıyoruz.tüm bunlar olurken bu şehirde birileri kitaplar yazıyor filmler çekiyor  yalnız ülkesine ediye ettiği ödüller kazanıyor .
  İstanbul gücünün farkındaki şımarık bir kadın gibi salınıyor ruhlarımızda bazen kız kulesi oluyor bir  yabancının gözünde, efsanaler anlatıyor ; bazen tarih oluyor eminönün  de kuşlara yem atıyor bazen aşk oluyor galatadan bakıyor gökyüzüne bazen meşk olup beyoğlundan taşıyor sesi.
    Ve geceyle vedalaşıp güne kavuştuğunda şişmiş ve yorgun gözlerle bakıyor koynundaki insanlara
dünyanın en güzel şehri olduğunu kulağına fısıldayan gece uzaklaşınca bedeninden istanbul  gerçeğiyle kalıyor tek başına . Ve boğazda vapur köpüğünün ardında koşan martılara bakarken vapurdaki ağlayan kadını görüyor yanında heyecanla aşkına hazırlanan kızı da yorgun elleri nasırlaşmış işçiyi de.... kafansını çevirdğinde vapurun ardındaki köpüklere şen kahkahalar atan o küçük bebeği de .
  İşte istanbul bu yüzden kararsız kalıyor ve geceyi bekliyor kendini yine en güzel hissedebilsin diye.

Yorumlar

Popüler Yayınlar