TİK TAK
İstemişti inanmıştı inanmaktan yorulmuştu.. İnsanlar dimdik sandılar ama o dik bedeninin içindeki ruhu zabt edemiyordu. Ne yapabilirdi, nasıl uçardı ruhu, nasıl kalbi atmaya başlardı, kalbine kan giderdi; kalbi saate dönmüştü mekanik tiktakları duyuluyor ama sanki içinde kanı gezinmiyordu. Derin bir nefes aldı veremeden evin içine başka bedenler doldu. Yaşlı bir çocuk ama genç bir kadındı gelenlerin biri. İnsanlar ölmüş dedi. Fırtına varmış.Yağmurda yağarmış sonra; belki vapurlar beni burada unutur dedi yaşlı çocuk belki ...
Kalpler ve saatler tiktaklarla atıyordu yenilik sürükleyerek ceketinde biri daha girdi içeriye. Kendini bulamadığı için kaybedemeyen biri. Bedenleri acıktı onlar ruhlarını doyurabileceklerini düşünerek yemek yediler ruhları doymadı bedenleri susmadı. Camdan dışarıya bakan gözleri ruhlarının ucunu görmüyordu spora başlasak mı ya da rutubet olmuş bir evin çarşaflarını kaldırıp kendimizi rutubete mi bıraksak dediler. Sonra biri bir yazı okudu içinde galata geçen bir şiir aşklı ve acılı bir şehir. Diğerleri çok beğendi ve zaman geçti onlar bilemedi ama saat fısıldadı vapur onları unutmadı ve sallana sallana düştü yoluna ; gidecekleri yere sırtlarını döndüler yaşlı bir çocuk ama genç bir kadın olan ile kendini bulamamış olan. Bıraktıkları şehri ve ışıkları takip ettiler, soğuk ve beyaz köpüklerin ardında büyüyen ve onların terk ettiği bir şehir; ışıl ışıl bir şehir; nereye gittiklerini görmediler ama neyden gittiklerini gözlerini kırpmadan izlediler . Uzaklaştıkça şehir büyüdü büyüdü büyüdü ve aradıkları her şeyi orada bırakmış gibi vazgeçmiş adımlarla karıştılar iri kirli ve korna sesi ile dolu yağmur damlalarına...
Kalpler ve saatler tiktaklarla atıyordu yenilik sürükleyerek ceketinde biri daha girdi içeriye. Kendini bulamadığı için kaybedemeyen biri. Bedenleri acıktı onlar ruhlarını doyurabileceklerini düşünerek yemek yediler ruhları doymadı bedenleri susmadı. Camdan dışarıya bakan gözleri ruhlarının ucunu görmüyordu spora başlasak mı ya da rutubet olmuş bir evin çarşaflarını kaldırıp kendimizi rutubete mi bıraksak dediler. Sonra biri bir yazı okudu içinde galata geçen bir şiir aşklı ve acılı bir şehir. Diğerleri çok beğendi ve zaman geçti onlar bilemedi ama saat fısıldadı vapur onları unutmadı ve sallana sallana düştü yoluna ; gidecekleri yere sırtlarını döndüler yaşlı bir çocuk ama genç bir kadın olan ile kendini bulamamış olan. Bıraktıkları şehri ve ışıkları takip ettiler, soğuk ve beyaz köpüklerin ardında büyüyen ve onların terk ettiği bir şehir; ışıl ışıl bir şehir; nereye gittiklerini görmediler ama neyden gittiklerini gözlerini kırpmadan izlediler . Uzaklaştıkça şehir büyüdü büyüdü büyüdü ve aradıkları her şeyi orada bırakmış gibi vazgeçmiş adımlarla karıştılar iri kirli ve korna sesi ile dolu yağmur damlalarına...
Yorumlar
Yorum Gönder