İç Ses - 37

    Hatıranın, hayalin, geçenin, geçmeyenin birbirine karıştığı, bu karmaşanın içinden başka başka gerçeklerin doğduğu zamanlar...

    Kişisel hayatım kendi içinde, kendinden başka kimseye değmeyen yerlerinden çatlıyor. Bunun herkesin durduğu bir zamanda olması şans mıdır şansızlık mı bilemiyorum.  Ben zaten hiç tespit edemem şanslı mıyım, değil miyim. Çatlayan yerlerden geçmiş sızıyor bugünüme. Rüyamlarıma daha çok. Sanki uzun süre, olması gerekenden de uzun bir süre üstelik, durmuşum, kalmışım, idareten devam etmişim gibi. 

Çatlaktan sızanlara şaşırıyorum. Varlığını unutup, ihmal ettiğim duygularım sanki benim değilmiş gibi bir yeniden tanışma telaşı içindeyim. Kendi yolumu ararken kaybettiklerimi buluyorum,  çok mühim bir emanetmiş gibi cebimde taşıdığım yüklerimi atıyorum. Kapıları kapatıyorum. Dışarıda bırakmayı öğreniyorum. Yeniden listeler yapabilmenin, hevesler yaratabilmenin iyileşmek olduğunu keşfediyorum. Bağışıklık kazanabilmek için, hangi tehditle nasıl savaşacağını öğrenebilmek için bazen de hastalanmak gerektiğini kabul ediyorum. 

İnsan dediğinin marazı kucağındaymış. Kesin doğrusu olmayan onlarca, yüzlerce belki de binlerce olasılık varmış. Önce kendini sevmeyenin sahiden hayatta kimseye faydası olmuyormuş. En son iç sesim iki sene önce, mengenede sıkışan kalbimin nefes alma telaşıyla çıka gelmiş. Nefessiz kalınmış mücadelede son bir gayret gibi... Bence zaten ömrün çoğu hayata dair mücadele biçimizle şekilleniyor. Benim bulduğum yöntem de farklı biçimlerde anlatmak olmuş, oluyor. -şimdilik- 

Şimdi koca bir kaosun ortasındayken dünya, ben o küçük odamın içinde kalbimin yeniden daha düzenli bir ritimde atmaya başlamasına -biraz da mahcup- mutlu oluyorum. İçimdekileri not alışımın üzerinden tam iki sene geçmiş. İki sene bir insan ömründe nedir ki? Ama işte bazen akıl da yetemeyebiliyor. Her zaman bir ay otuz gün etmiyor, iki sene yirmi dört ay olarak tanımlanamıyor. Sabit olan tek şey var ki zaman geçiyor. Bazen bir ömür gibi hissettirerek bitiyor bir sene. Bazen bir avazda, göz açıp kapayana kadar tamamlanıyor döngü. Ama bir şekilde geçiyor. Rakamlar değişiyor. 

İçimdeki sese dönüp bakmak bana iyi geldi. Yürüdüğüm yollar yürüyebileceklerime dair umudumu yüceltti.

İç sesler bazen acemiliğim, bazen çocuksu telaşım, bazen derin hayal kırıklıklarım ve umutsuzluklarım ... Bazense cürmümden büyük direncim, inancım, ısrarım... 

İç ses olabilmişlere bakıp kendini duyabilmek kolay. Ama insan yaş aldıkça, anlamaya niyeti daha da belirginleşiyor, eğer şanslıysa tabii. Sesten de öncesini aramaya başlıyor.  Yolun bu kısmı biraz daha netameli pek tabii. 

Henüz kelimeleşmeyen, içimde varlığını sessiz ve derinden sürdüren, sinsi bir unutuluşun ardında saklı seslerimi fısıltılarla çatlayan yerlerimden buyur ediyorum. 

Yılmaz bir tekerrürle devam etmeyi bir içgüdü gibi benimseyişimi sarıp sarmalıyorum. 

Yine bir yıl bitiyor. İnsan dediğin hep öğreniyor. 

Şifasız dertlerden uzak bir sene olsun bu yıl. 

Kendi sırtımı sıvazlamayı yavaş yavaş, adım adım öğrenen, çabasında inatçı iç sesime de sevgiler, kelebekler, çiçekler ..... 

Yorumlar

Popüler Yayınlar