İç Ses - 24 (SICAK)

Çok sıcak.
Sıcak insanın ruhu ve bedeninin arasına doluyor sanki.
Ruhla beden arasında boşluk var mıdır acaba ?
Şu sıralar okuduğum romanın kahramanı da hiç sevmiyor-muş yazı.
Ben normalde severim aslında. Küçüklüğümde yazlara aşıktım çünkü ananeme çıkardı. Biraz büyüdükçe ergenlikte çok da hoşlanmadım, benim dışımda aklımın almadığı gerilimlerle ve terleme ile doluydu. Sonra yetişkinliğe geçtikçe yazla aramız düzeldi. Aklımdan geçiremeyeceğim hayal edemediğim güzellikler denk geldi yazlarıma. Yani severim ben yazları normalde. Ama bu sene hayat son derece anormalde akıyor.  Yaz ağır bir nem bulutu oldu çöktü her yere her şeye.  Gençliğe, kadınlığa, umuda, hayallere, bugüne, yarına, yalana hatta gerçeğe çöktü.  Hiçbir şeyin bir gecede olmadığını bilmek, yazın, sıcağın, kederin öyle pat diye bir gecede ortaya çıkmadığını bağıran zihnim yorgun.  Hayat ikiye ayrılmış gibi. Dünya. Ülke.  Düşünerek içinden çıkmak zor.   İçinde kalmak yorucu.  Hava sıcak.  Toplasam sevdiklerimi bir adaya gitsek, bir köye, bir  koya.  Okusak, anlasak, anlatsak, ağlasak…  Çalışsak, üretsek. Kitap da yazsa birimiz, reçel de yapsa.  İnsanlığımızı,  çocukluğumuzu hatırlasak.  Gitmek gibi değil ama kalabilmek için, biraz serinlemek için sadece kahkahasını dilediğimiz, kederine inandığımız ‘’bizimkilerle’’ dinlensek, geçer mi?
  Bu yaz hayatımın yirmi dördüncü yazı. Sıcak ve dönüştürücü. Düşündürücü. Sonbahar başka bir evde başlayacak. Toplanmak lazım. Hâlâ aklımdan çok kalbim. Hâlâ kazanmaktan çok inanmak. Hâlâ kelam, hâlâ kalem, hâlâ … 

Yorumlar

Popüler Yayınlar