KÖK KADIN
Kadınlardan bahsetmeye önce ondan başlamam gerektiğini düşündüm. Benim kadınlığıma karışan kadınlığını ömrümce tam eksiksiz olarak anlatamam herhalde ama onun kadınlığı çalışmaktı.
En çok çalışmak.
Hayatındaki erkeklerin yüklerini rahminde, omuzunda, gönlünde taşımış çalışkan bir kadın.
Rahminden çıkan başka bir kadına, o kadından da bana bulaşan özün sahibi bir kadın. Ömrümce hikayesi yoluma karışacak olan kadın ... Belki de hikayenin kendisi olan bir kadın ...
Büyüyünce anlarsın …
Çok sık duyardım, duyarım, duyuyorum.
Oysa anlamanın büyümekle bir alakası yokmuş. İnsanın hayatı aklı ile kavrayabileceği sanrısı, sayılabilen bir birim olan zamanla, günle, ayla, yılla büyüyebileceği yanılgısı kurduruyor böyle saçma cümleleri.
İnsan büyüyünce anlamıyor, hissedince anlıyor, anlayınca büyüyor.
Sayılamayan bir birim yaşamımızı şekillendiriyor. Adı belki zaman ama hesaplanamaz, dokunulamaz.
Anlamak insanın içindeki sokakları sislere boğuyor zaman zaman. Ateşin yaktığını yanmadan hissedemiyor insan; yanacağını anlayacak kadar büyümüş olduğunda çoktan yanmış oluyor.
Yaşamı içinden geçerken değil de kenarında köşesindeyken fark edebilmemiz bu yüzden belki. O an yaşadığın şey kalbine nasıl değiyorsa o kalp çarpıntısının ritmiyle kavrıyorsun ama yaşarken değil yaşam üstünden geçip gittiğinde.
Ben yıllarca anneannemin evine gittim her yaz, özlemle, sıkılarak, heyecanla, korkuyla...
Birçok farklı duyguyla çaldım merdivenli sokaktaki o evin kapısını.
Sabahları erkenden kalıp merdivenli sokağın merdivenlerini süpürürdü anneannem. Anlayamazdım neden tüm sokağını süpürdüğünü.
Her sene süpürdüğü basamak sayısı azaldı anneannemin.
Anneannem her sene bir kaç merdiven basamağı kadar yaşlandı, yani yaşlanmış ben anlamadım, küçüktüm.
O evin küçük penceresinde çicekli kumaş perdeleri vardı anneannemin. Perdenin hemen altındaki çekyatta uyurken hiç anlamadım ben bir evin çiçekli perdelerinin olması ne demek.
Zaman geçerken, dönüştürmez, değiştirmez sanırdım o zamanlar.
Meğer resmen şekil verirmiş zaman insana. Öyle kaşına gözüne kırışıklar çizerek değil gönlüne çiçek desenli tabaklar ekleyerek üstelik.
Sadece evini değil kendi sokağını da süpüren bir kadın benim anneannem.
Hastayken onu saatlerce bekleten hemşireye inat serumunu çat diye kendi çıkarmış bir kadın.
Büyük cümleleri olmayan, büyük bir cümle gibi yaşayan bir kadın.
Yıllarca yalnız yaşayabilmiş ama evinin içi dolsun sofrası kalabalık olsun diye heyecan durmuş bir kadın.
Hayatındaki hiçbir erkeğe yük olmamış, hepsinin gönlünden yük almaya çalışmış bir kadın.
Hayatındaki tüm erkekler tarafından terk edilmiş bir kadın …
Yorumlar
Yorum Gönder