AĞLAMAK
Gülümseyebilmek pek zor hayatlarımızda.
Ağlayacak üzülecek o kadar çok şey varken ağlayayamamak nasıl yüreği sıkıyorsa gülümsenecek nedenlerin kenarından geçip gitmek de tuhaf bir kaçırmışlık hissi veriyor.
Dünyalar güzeli bir kız çocuğunun upuzun kirpiklerini kırpıştıra kırpıştıra kelimeleri uzata uzata okuduğu şiire gülümsemeyeli ne kadar oldu ?
Oynaşan kedi ve köpeğin oyun bazlığına ?
Güzel bir kızın aynadaki telaşlı hazırlanışına?
Denizdeki martıya?
Peki ne zamandır ağlamıyorsunuz hıçkıra hıçkıra ..
Kaybettiklerinize ...
Bir avuç toprağın altındakine...
Sokakta vurulan o genç oğlana..
Evinde öldürülen kadına..
Ölüme yatan insanlara..
Savaşın içinde ağlayan, oynayan bebeklere...
Evinde aç olanlara ve ya da hiç evi olmayanlara ..
Umutsuzluğuna, aşksızlığına, başarısızlığına..
Ağlamayı da gülmeyi de beceremeyen hissizleşen, tek tip ,tüketim canlılarına mı dönüşüyoruz? İçimizden biri çıkıp ağlanacak halimizden dem vursa ,politika yapma diyenlerin çığlıkları biniyor tepesine ,
başka biri nefes almaya da şükür gülümseyebilelim ki yaşamayı anlatalım yaşatabilmeye çalışalım dese onun umutlu halini küçümseyen gözler kesiyor nefesini, sesini.
Gülmeden ağlamadan yaşamadan gün dolduran bir toplum oluyoruz sanırım .
Hislerimizden vazgeçip kalabalığın ardından yol bizi nereye götürürse o yöne doğru hareket ediyoruz.
Ağlamalı bazen korkmadan , kandırmadan , ertelemeden hıçkıra hıçkıra.Ağlamalı ki içini kalbini sıkanlar yaş olup aksın yanaklarına.Kederin yağmur olsun ...
Üstelik bazen, yanınızda, sadece sizin varlığınızla mutlu olup kahkahalar atan , sizi gözünün gönlünün içinde hissedenler de sizin hıçkırığınıza katılacaktır; sebeplerinizi bilerek ya da tahmin ederek . O zaman ağlamanın gerçek bir ağlamanın tıpkı gerçek kahkahalar atabilmek kadar değerli ve bağlayıcı olduğunuzu hissedeceksiniz.
Şarkının da dediği gibi ;
Ağlamak güzeldir
süzülürken yaşlar gözünden
sakın utanma ...
Ağlayacak üzülecek o kadar çok şey varken ağlayayamamak nasıl yüreği sıkıyorsa gülümsenecek nedenlerin kenarından geçip gitmek de tuhaf bir kaçırmışlık hissi veriyor.
Dünyalar güzeli bir kız çocuğunun upuzun kirpiklerini kırpıştıra kırpıştıra kelimeleri uzata uzata okuduğu şiire gülümsemeyeli ne kadar oldu ?
Oynaşan kedi ve köpeğin oyun bazlığına ?
Güzel bir kızın aynadaki telaşlı hazırlanışına?
Denizdeki martıya?
Peki ne zamandır ağlamıyorsunuz hıçkıra hıçkıra ..
Kaybettiklerinize ...
Bir avuç toprağın altındakine...
Sokakta vurulan o genç oğlana..
Evinde öldürülen kadına..
Ölüme yatan insanlara..
Savaşın içinde ağlayan, oynayan bebeklere...
Evinde aç olanlara ve ya da hiç evi olmayanlara ..
Umutsuzluğuna, aşksızlığına, başarısızlığına..
Ağlamayı da gülmeyi de beceremeyen hissizleşen, tek tip ,tüketim canlılarına mı dönüşüyoruz? İçimizden biri çıkıp ağlanacak halimizden dem vursa ,politika yapma diyenlerin çığlıkları biniyor tepesine ,
başka biri nefes almaya da şükür gülümseyebilelim ki yaşamayı anlatalım yaşatabilmeye çalışalım dese onun umutlu halini küçümseyen gözler kesiyor nefesini, sesini.
Gülmeden ağlamadan yaşamadan gün dolduran bir toplum oluyoruz sanırım .
Hislerimizden vazgeçip kalabalığın ardından yol bizi nereye götürürse o yöne doğru hareket ediyoruz.
Ağlamalı bazen korkmadan , kandırmadan , ertelemeden hıçkıra hıçkıra.Ağlamalı ki içini kalbini sıkanlar yaş olup aksın yanaklarına.Kederin yağmur olsun ...
Üstelik bazen, yanınızda, sadece sizin varlığınızla mutlu olup kahkahalar atan , sizi gözünün gönlünün içinde hissedenler de sizin hıçkırığınıza katılacaktır; sebeplerinizi bilerek ya da tahmin ederek . O zaman ağlamanın gerçek bir ağlamanın tıpkı gerçek kahkahalar atabilmek kadar değerli ve bağlayıcı olduğunuzu hissedeceksiniz.
Şarkının da dediği gibi ;
Ağlamak güzeldir
süzülürken yaşlar gözünden
sakın utanma ...
Yorumlar
Yorum Gönder